PROLETARYA İKTİDARI ŞARTLARINDA PARTİ VE DEVLET İLİŞKİSİ

Proletaryanın partisinin, proletaryanın devletini yönetmesinin, partinin kadrolarının ve üyelerinin devletin tüm faaliyetlerinde yönlendirici ve yönetici olarak yer almasının sosyalizmin inşası faaliyetine ters düştüğü fikri tüm ekonomik ve siyasi gelişmeye, dolayısıyla da Lenin-Stalin sosyalizmi-Komünizmi inşa planına ters ve düşman olan bir siyasettir.

Proletarya iktidarı şartlarında devlet ve partiyi birbirinden ayırmak, partinin devlet ve ekonomi alanını partili olmayan kişilere bırakmasını önermek tüm ekonomik ve siyasi gelişmeye, dolayısıyla da Lenin-Stalin sosyalizmi-Komünizmi inşa planına ters ve düşman olan bir siyasettir.

Birincisi bu öneri partinin iktidara geldiğinde partinin faaliyet alanlarına yeni bir alanın eklendiğini, artık partinin devlet ve ekonomi alanında da faaliyet yürüttüğünü yadsımakta, bu olguyu ret etmektedir.

Kolektif mülkiyetin ilk şeklinin zorunlu olarak devlet mülkiyeti şekline büründüğü şartlarda, devlet mülkiyetinin bu karakteri ancak ve ancak devletin proletarya diktatörlüğü olması, proletaryanın devlet iktidarında olması ile mümkündür.

Kolektif mülkiyetin devlet mülkiyeti şeklinin zorunluluğu aynı zamanda toplumsal alanın tüm alanlarında devletin aktif olarak yer alması ve devletin toplumun tüm alanlarındaki faaliyetinin her geçen gün artması anlamına gelir. Tüm bunlar söz konusu devletin komünizme yönelmesinin, komünizmin inşasının gereklerini yerine getirmesinin şart olduğu anlamına da gelir.

İşçi sınıf saflarında her pek çok konuda, bu arada bilinç ve fedakârlık alanında farklılıkların mevcudiyeti şartlarında işçilerin öncü müfrezesinin devleti kurmak, inşa etmek, geliştirmek ve korumak için tüm işçi sınıfına (ve tüm halka) önderlik etmesi ve örnek olmasını zorunludur.

Komünizme varmak için devlet ve partinin birbirinden ayrılması değil, tüm işçilerin önderler seviyesine yükseltilmesi, bunun için devletin parti kadroları ve üyeleri tarafından yönlendirilmesi ve yürütülmesi, işçi sınıfı ve halkın tüm kesimlerinin de bu faaliyette aktif ve bilinci bir şekilde yer almasının örgütlenmesi gerekir.

Komünizme varmak için makinalaşma, elektrifikasyon ve bilgisayarlaştırma üzerinden doğrudan demokrasinin inşası siyasetinin hayata geçirilmesi gerekir. Bu da partinin kadro ve üyelerinin devleti yönlendirmesini ve yürütmesini gerektirir.

Yani parti ve devleti birbirinden ayırma siyaseti komünizmin inşasını, devletin siyasi bir örgütlenme olarak yok edilmesini, dolayısıyla partinin de gereksiz hale getirilmesini imkânsız kılan, dolayısıyla da burjuva iktidarını zorunlu kılan, burjuva iktidara geri dönüşü zorunlu kılan bir yaklaşıma denk gelir.

İkincisi bu yaklaşım böyle yaparak ve işin aslında, iktidar olmadan önceki partinin iktidar olmak için çalışmasını ret etmektedir. Bu komünistleri oportünistlerden ayıran temel kıstaslardan biri olarak partinin görevinin proletarya diktatörlüğünün kurulması, inşası ve korunması olduğu olgusunu ret etmektedir. Yani bu öneri daha işin başından partinin yenilgisi ve oportünizme (burjuva kuyrukçuluğuna) teslim olması anlamına gelmektedir.

Yani bu yaklaşım hem iktidar olmadan önce hem de iktidar olduktan sonra partinin paralize edilmesi, burjuva ve/veya burjuva kuyrukçusu bir partiye dönüştürülmesi siyasetinden başka bir şey değildir.

Bu meyanda, Stalin savunusunda çok faydalı ve yararlı yazımları bulunan G. Furr yoldaşın demokrasinin elde edilmesi ve korunması, devletin ve üretimin iyi bir şekilde örgütlenmesi için devlet ve partiyi birbirinden ayırmayı öneren siyaseti tamamıyla Lenin-Stalin sosyalizmi-komünizmi inşa planına ters ve zararlı bir yaklaşımdır. Dahası, dünyayı yönetemediği için ABD emperyalizmin tüm dünyayı yönetmek planlarının kaçınılmaz bir parçası olarak geliştirmiş olduğu ve uygulamakta olduğu tüm dünyada komünizmi imkânsız kılmak, bu amaçla komünist fikirleri yenilgiye uğratmak, komünistler saflarında tam bir karmaşa ve burjuva fikirler yaymak siyasetine katkı sunan bir yaklaşıma denk düşmektedir.

Dikkat edilirse, tüm komünizm ve demokrasi düşmanı akımlar bu siyasetin şu veya bu şekilde, ister veya istemez ama kesin bir şekilde, destekçisi konumundadırlar. Bu alanda Troçkistler ve anarşistler deyim yerinde ise G. Furr yoldaşla ortak konumda yer almaktadırlar. Stalin’i savunmak için pek çok saldırıyı göğüslemek zorunda kalan G. Furr yoldaşın kendisini böylesi ortaklarla bir arada bulması hakikaten üzücüdür.

Bu konuda, E. Yaroslavski yoldaşın İnter Yayınları tarafından basılmış olan ‘Komünist Enternasyonal’de kadro sorunu üzerine’ başlıklı broşürdeki makalesinden birkaç alıntı gayet yerinde olacaktır:

‘İllegalitedeki Parti disipliniyle, dünyanın altıda birinde tüm devlet yaşamını yönetmeye başlamasından beri Bolşevik Parti’nin disiplini tamamen aynı değildir: Parti, iktidarın ele geçirilmesinden önce kapitalist toplumda tüm proleter örgütleri yönetiyorsa, proletarya diktatörlüğü döneminde tüm devleti ve tüm ekonomiyi yönetir. Tek tek her Parti üyesinin sorumluluğu büyür. Proletarya diktatörlüğü döneminde demirden Parti disiplinine dokunan kimse, doğrudan burjuvaziye hizmet eder, burjuvaziye yardım eder.’

‘Tüzüğün bu ilk maddesine XVII. Parti Kongresi, evvelden beri Partimizin temeli olan, bizim her Parti üyesinden, her Bolşevikten talep ettiğimiz şeyin yazıya geçirilmiş hali olan bir ek (Madde 2) kararlaştırdı.

“2) Parti üyesinin yükümlülükleri:

c— Sovyet Devleti’nde yönetici Parti’nin üyesi olarak çalışmak ve devlet disiplinini korumada örnek olmak, çalışma alanının tekniğinde ustalaşmak ve mesleki kalifikasyonunu sürekli yükseltmek.”

Parti, proletarya diktatörlüğünün bütün organlarını yönlendirir ve sosyalist toplumun başarılı inşasını güvence altına alır.’

“6— Parti’nin bir organı olarak ülkenin iktisadi ve politik yaşantısına aktif katılım.”



Komünist Partisi, proletaryanın en ileri, en devrimci müfrezesidir. O, SSCB’de dünyanın ilk proleter devletinin tüm çalışmasının, iç ve dış politikasının, tüm iktisadın yürütülmesinin, tüm ülkenin maddi ve kültürel düzeyinin yükseltilmesinin, SSCB savunmasının sorumluluğunu taşıyor.’

‘Parti, senin Parti üyesi olarak yalnızca işletmenin, Kolhozunun, Sovhozunun çalışmasını anlayıp anlamadığını (ki bu mutlak gereklidir) değil, aynı zamanda senin bir bütün olarak işçi sınıfının tarihsel yolu hakkında bilgi sahibi olup olmadığını, yani senin onun tarihini tanıyıp tanımadığını ve “bir bütün olarak işçi sınıfının çıkarlarını savunmayı” bilip bilmediğini denetleme hakkına sahiptir.’

‘Öncü müfreze ile işçi sınıfının arta kalanı arasındaki fark, Parti üyeleriyle partisizler arasındaki fark, sınıflar yok olmadıkça, proletarya, başka sınıflardan gelen unsurlarla kendi saflarını tamamladıkça, işçi sınıfı bütünü ile öncünün düzeyine yükselmedikçe, ortadan kalkamaz.’

‘Parti, proletaryanın partisiz örgütlerine doğrudan doğruya bağlı olan ve çoğu defa bu örgütleri yöneten işçi sınıfının en yetkin unsurlarının toplandığı alandır;’

‘üçüncüsü, işçi sınıfı önderlerinin yetiştirilmesi için en iyi okul olarak Parti, deneyimi ve otoritesi sayesinde proletaryanın mücadelesinin önderliğini merkezileştirmeye ve böylelikle işçi sınıfının çeşitli partisiz örgütlerini, Parti’yi sınıfa bağlayan yardımcı organlar ve volan kayışları haline getirmeye yetenekli biricik örgüttür.”

‘Proletarya diktatörlüğü, eski toplumun güçlerine ve geleneklerine karşı kanlı ve kansız, şiddete dayalı ve barışçıl, askeri ve ekonomik, pedagojik ve idari inatçı bir mücadeledir.’

E. YAROSLAVSKİ; KOMÜNİST ENTERNASYONAL’DE KADRO SORUNU ÜZERİNE; İNTER YAYINLARI