SOSYALİZMDE DEVLET BÜROKRASİ VE DEVLETİN SÖNMESİ

SOVYET DEVLETİ

GİRİŞ YERİNE
STALİN’DE SOSYALİST VE KOMÜNİST DEVLET
A. SOVYET DEVLETİ VE BÜROKRASİ-YOZLAŞMA
B. SOVYET DEVLETİNİ VE DOLAYISIYLA BÜROKRASİ-YOZLAŞMAYI YOKETMENİN YÖNTEMLERİ
C. SOVYET DEVLETİ VE BÜROKRASİ—KISA SONUÇLAR
D. BİLGİSAYARLAŞTIRMA VE SOVYET DEVLETİ

EK 1:
MERKEZİ DEVLET VE YEREL YÖNETİM
EK 2:
PROLETARYA İKTİDARI ŞARTLARINDA PARTİ VE DEVLET İLİŞKİSİ
EK 3.
KOMÜNİST ENTERNASYONAL’DE KADRO SORUNU ÜZERİNE’DEN BİRAZ DAHA

GİRİŞ YERİNE
Parti örgütlerimizin, Sovyet örgütlerimizin, ekonomik ve başka cinsten örgütlerimizin ve onlar gibi yöneticilerinin güç ve yetkesinin şimdiye kadar bilinmeyen oranlarda büyüdüğünü anlamak gerekir. Ve düpedüz bu yüzden, şimdi her şey, ya da hemen hemen her şey, onların çalışmasına bağlıdır. Sözde-nesnel koşullara sığınılıp, sorumluluk onlara bırakılamaz. Partinin siyasal çizgisinin doğruluğu birçok yılın deneyimi ile gerçekledikten, işçi ve köylülerin bu çizgiyi destekleme iradeleri artık kuşku bırakmayacak duruma geldikten sonra, nesnel denilen koşulların rolü asgariye inmiş olur, oysa örgütlerimizin ve bu örgütlerin yöneticilerinin rolü kesin belirleyici ve olağanüstü bir nitelik alır. Bu, ne anlama gelir? Bu demektir ki, çalışmamızın boşluklarının ve kusurlarının sorumluluğu, bugün, onda-dokuz, "nesnel" koşullara değil, bizzat bize, yalnız bizim kendimize düşer.
SSCB Komünist (Bolşevik) Partisi XVII. Kongresine Sunulan
Merkez Komite Çalışma Raporu
26 Ocak 1934
STALİN

Eğer Ekonomistleri ve Menşevikleri altetmeseydik, Partiyi inşa edemez ve işçi sınıfını proleter devrime götüremezdik.
Eğer Troçkistleri ve Buharincileri altetmeseydik, sosyalizmin kuruluşu için gerekli şartları yerine getiremezdik.
Her türden ve renkten milliyetçi sapmaların temsilcilerini altetmeseydik, halkı enternasyonalizm ruhuyla eğitemez, SSCB halkları arasındaki büyük dostluk bayrağını koruyamaz ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni kuramazdık.
Bazı kimseler, Bolşeviklerin, Parti içindeki oportünist unsurlara karşı mücadeleye çok fazla zaman harcadıklarını, bunların önemini abarttıklarını düşünebilir. Ama bu tamamen yanlıştır. Saflarımızdaki oportünizm, sağlıklı bir organizmadaki ülser gibidir ve asla hoşgörüyle karşılanmamalıdır, Parti, işçi sınıfının öncü müfrezesi, ileri kalesi ve genel kurmayıdır. İşçi sınıfının yönetici kurmayında, şüphecilere, oportünistlere, teslimiyetçilere ve hainlere yer yoktur. Burjuvaziye karşı bir ölüm kalım savaşı verildiği sırada, kendi kurmayında, kendi kalesi içinde teslimiyetçiler ve hainler varsa, işçi sınıfı cepheden ve cephe gerisinden iki ateş arasında kalacaktır. Böyle bir mücadelenin ancak yenilgiyle sonuçlanacağı açıktır. Bir kaleyi zaptetmenin en kolay yolu, onu içeriden teslim almaktır. Zafer kazanmak için, işçi sınıfının partisi, işçi sınıfının yönetici kurmayı, ileri kalesi, önce teslimiyetçilerden, kaçaklardan, grev kırıcılarından ve hainlerden temizlenmelidir.
Lenin’e ve Partiye karşı mücadele eden Troçkistlerin, Buharincilerin ve milliyetçi sapmaların temsilcilerinin sonunun, tıpkı Menşevik ve Sosyal-Devrimci partilerinki gibi olması, faşist casusluk örgütlerinin ajanları, casuslar, yıkıcılar, katiller, saptırmacılar ve vatan hainleri haline gelmeleri bir rastlantı sayılamaz.''

(Stalin, SBKP(B) Tarihi - Kısa Ders, Eserler, Cilt 15, İnter Yayınları, sf. 399-411)

Sosyal devrim çağında proletaryanın birliği, ancak Marksizmin tam devrimci partisiyle ve ancak bütün diğer partilere karşı verilen amansız bir mücadeleyle sağlanabilir.
(Lenin, Tüm Eserler, Cilt 26, sf. 62)

STALİN’DE SOSYALİST VE KOMÜNİST DEVLET

  Stalin yoldaştan okursak:

“4. Teorinin Bazı Sorunları 

Ekim Devrimi'nden bu yana sosyalist devletimiz gelişim sürecinde iki ana safhadan geçmiştir.
Birinci aşama, Ekim Devrimi'nden sömürücü sınıfların tasfiye edilmesine kadarki dönemdir. Bu dönemin esas görevi, yıkılmış sınıfların direnişini ezmek, müdahalecilerin saldırılarına karşı ülkenin savunmasını örgütlemek, endüstri ve tarımı yeniden kurmak, kapitalist unsurların tasfiyesi için koşulları hazırlamaktan oluşuyordu. Devletimiz, bu dönemde, bu göreve uygun olarak iki ana işlev yerine getirdi. Birinci işlev, ülke içinde yıkılmış sınıfları baskı altına almaktı. Bu noktada devletimiz şeklen, karşı olanları bastırma işlevine sahip eski devletleri andırıyordu. Ama eski devletlerle arasında şu temel fark vardı: Onlar sömüren azınlık yararına sömürülen çoğunluğu baskı altında tutarken, devletimiz emekçi çoğunluk yararına sömürücü azınlığı baskı altında tutmaktadır. İkinci işlev, dışarıdan gelecek saldırılara karşı ülkeyi savunmaktı. Bu noktada da şeklen, ülkelerinin savunmasını silahlı biçimlerde de yapan eski devletlere benziyordu. Ama eski devletlerle arasında şu temel fark vardı. Eski devletler böyle durumlarda sömürücü azınlığın servetini ve ayrıcalıklarını korurken, bizim devletimiz dışarıdan gelecek saldırılara karşı emekçi çoğunluğun kazanımlarını korumaktadır. Bunlardan başka devlet organlarımızın yeni, sosyalist ekonominin ve insanların sosyalizm ruhuyla eğitilmesinin tohumlarını geliştirmeyi amaçlayan, ekonomik-örgütsel ve kültürel -eğitsel çalışması olmak üzere bir üçüncü işlevi daha olmuştur. Ne var ki bu üçüncü işlev söz konusu dönemde, önemli bir gelişim gösterememiştir.” (J.V. Stalin, SBKP (B) Merkez Komitesi Çalışmaları Üzerine XVIII. Parti Kongresine Sunulan Rapor 10 Mart 1939, s. 244-52, İnter Yayınları, I. Basım, Aralık 1993) 
Bu aşamada, şehirlerde burjuvazinin tasfiyesi mücadelesine, Troçkizm’e karşı mücadele, kırlarda burjuvazinin tasfiyesine karşı mücadelede de, Buharinizm’e karşı mücadeleye denk düşer.  
Devletimizin gelişmesinin tüm aşamalarında sorunun bir sınıf mücadelesi sorunu olarak ele alınmasını önlemek için icat edilen, ve tabii ki Stalin yoldaşı hedef alan tüm teoriler—ki bunun başını Troçkizm çeker- bu nedenle icat edilmiştir. Bu teoriler Troçkizm’in şehirlerde burjuvazinin tasfiyesini önlemek amaçlı olduğunu, Buharinizm’in de kırlarda burjuvazinin tasfiyesini önlemek amaçlı olduğunu gizlemek amaçlıdır.
Sovyet devletinin Stalin Anayasası ile oluşan, ve onun gelişmesinin ikinci aşamasını yansıtan şekil ve işlevleri ise -Stalin yoldaştan okumaya devam edersek, şöyledir:
“İkinci aşama, kentte ve kırda kapitalist unsurların tasfiyesinden sosyalist ekonomik sistemin tam zaferine ve yeni anayasanın kabulüne kadar olan dönemdir. Bu safhanın temel görevi, bütün ülkede sosyalist ekonomiyi örgütlemek ve kapitalist unsur artıklarını tasfiye etmek, kültür devrimini örgütlemek ve ülke savunması için tamamen modern bir ordu kurmaktı. Sosyalist devletimizin işlevi bu görevlere uygun olarak değişmişti. Ülke içinde askeri baskı işlevi ortadan kalktı -kendiliğinden söndü-, çünkü sömürücüler yok edilmiş, sömüren kalmamış, o nedenle de baskı altında tutulacak kimse yoktur. Devlet baskı işlevi yerine, sosyalist mülkiyeti hırsızlardan ve halkın malını yağmacılardan korumak işlevi edinmişti. Ülkenin dış askeri saldırılara karşı koruma işlevi ise, bütünüyle muhafaza edildi, dolayısıyla yabancı casusluk örgütleri tarafından ülkemize gönderilen casus, katil ve zararlıların ortaya çıkarılması ve cezalandırılması için gerekli olan Kızıl Ordu, Kızıl Donanma, yargı ve karşı savunma organları da varlığını korudu. Devlet organlarının ekonomik-örgütsel ve kültürel-eğitsel çalışmasının işlevi de sürdü ve büyük gelişme gösterdi. Şimdi devletimizin ana görevi, ülke içinde, barışçıl ekonomik-örgütsel ve kültürel-eğitsel çalışmada yatmaktadır. Ordumuza, yargı organlarına, karşı savunmaya gelince, bunların hedefi artık, ülke içine değil, ülke dışına, dış düşmanlara yönelmiştir.
Gördüğünüz gibi artık şeklen ve işlevleri itibariyle birinci safhadaki sosyalist devletten önemli ölçüde farklılaşmış tarihin şimdiye kadar tanık olmadığı tamamen yeni, sosyalist bir devlete sahibiz.” (a.g.e.)
Tabii ki gelişme bu aşamada durmamıştır. Aşağıda belirtilen yönde ilerlemiştir:
“Ne var ki, gelişme bu noktada duramaz. İlerlemeye, komünizme doğru yürümeye devam ediyoruz. Ülkemizde komünizm döneminde de devlet korunacak mıdır?  
Evet, kapitalist kuşatma ortadan kaldırılmadıkça, dış saldırı tehlikesi kalkmadıkça korunacaktır; bu arada devletimizin değişen iç ve dış durumlara göre değişik biçimler alacağı açıktır.
Hayır, kapitalist kuşatma ortadan kaldırılır, kapitalist çevrenin yerini sosyalist bir çevre alırsa, korunmayacak, sönecektir.” (a.g.e.)
Toparlarsak, Sosyalist devletimizin Stalin Anayasası sonrası, ikinci dönemdeki işlevleri şunlardı:

1.  Ülke içindeki baskı işlevi. Bu işlev yerini sosyalist mülkiyeti hırsızlardan ve halkın malını yağmacılardan korumak işlevine bırakmıştı.

2.  Ülkenin dış askeri saldırılara karşı korunması işlevi: Bu işlev bütünüyle muhafaza edildi, dolayısıyla yabancı casusluk örgütleri tarafından ülkemize gönderilen casus, katil ve zararlıların ortaya çıkarılması ve cezalandırılması için gerekli olan Kızıl Ordu, Kızıl Donanma, yargı ve karşı savunma organları da varlığını korudu. Ordumuz, yargı organlarımız, ve karşı savunmanın sivri ucu ülke içine değil, ülke dışına, dış düşmanlara yönelmişti.

3. Devlet organlarının ekonomik-örgütsel ve kültürel-eğitsel çalışmasının işlevi de sürdü ve büyük gelişme gösterdi. Bu dönemde devletimizin ana görevi, ülke içinde, barışçıl ekonomik-örgütsel ve kültürel-eğitsel çalışmaydı.

A. SOVYET DEVLETİ VE BÜROKRASİ-YOZLAŞMA

Sovyet devletinde bürokrasi, dolayısıyla da yozlaşma sorunun genel çerçevesi şöyledir:

“Partinin Görevleri Üstüne

1917 yılında Ekim’e doğru ilerlerken, Komüne, emekçilerin özgür birliğine sahip olacağımızı, devlet organlarında bürokratizme bir son vereceğimizi ve devleti, çok kısa zamanda olmasa da, iki-üç kısa dönemden sonra emekçilerin özgür birliği haline getirmeyi başarabileceğimizi düşünüyorduk. Ancak pratik, henüz bu idealden çok uzak olduğumuzu; devleti bürokratizm unsurlarından kurtarmak, Sovyet toplumunu emekçilerin özgür birliği haline getirmek için, halkın yüksek bir kültür seviyesine sahip olması gerektiğini; varlığı bütün diğer devlet kurumlarına damgasını vuran, büyük kaynaklar ve hantal idari mekanizmalar gerektiren güçlü ve sürekli bir silahlı güce sahip olmak zorunluluğundan kurtulmamız için çevremizde tamamen güvenlikli barışçıl bir atmosferin egemen olması gerektirdiğini gösterdi. Devlet aygıtımız önemli ölçüde bürokratiktir ve daha uzun süre de öyle kalacaktır.” (RKP(B) Kraznaya Preznya İlçe Komitesinin, grup örgütleyicileri, tartışma kulübü ve hücre büroları üyeleri ile genişletilmiş toplantısında rapor), 2 Aralık 1923.
Okur alıntının tarihine dikkat edecektir. Bilhassa da Troçkistler bu tarihe iyice dikkat etsinler!
Lenin’den Sovyet devletinin bürokratik özellikleri konusundaki alıntıyı ise bir zahmet kendileri araştırıp bulsunlar!
Sovyet tecrübesinin incelenmesinden bu konuda şu sonuçlar çıkmaktadır.
 

  1. Sosyalist Devlet mekanizmamız oldukça yaygın bir şekilde bürokratiktir, ve devletin bürokratik olması Parti örgütümüzü de etkilemektedir.
  2. Dolayısıyla bürokrasiye karşı savaşmak şarttır, ve bu görev, devlet var oldukça sürekli bir görev olarak duracaktır.
  3. Bürokrasiye karşı, pratik faaliyetlerimizde bürokratik hatalara karşı bağırıp çağırabiliriz. Ama bu hiçbir sorunu çözmez. Bu sorunu çözmek için aşağıdaki şartların elde edilmesi gereklidir.
    4.  Sovyet toplumunu emekçilerin özgür birliğine, komüne dönüştürmek, bürokrasiye son vermek için barış ortamına sahip olmalıyız ki çok masraflı, hantal idari mekanizmalı ve tüm devlet organlarını etkileyen düzenli askeri güç sahibi olmak zorunluluğundan kurtulabilelim.
  4. Sovyet toplumunu emekçilerin özgür birliğine, komüne dönüştürmek, bürokrasiye son vermek için işçilerde devlet örgütünü alttan kontrol etmek arzu ve yeteneğini yaratan belirli ve yüksek bir kültür seviyesi yaratmalıyız.
    Dolayısıyla, Sovyet toplumunu emekçilerin özgür birliğine, komüne dönüştürmek, bürokrasiyi yok etmek için, halkın devleti yönetme arzu, yetenek ve imkanına sahip olduğu yüksek bir kültür seviyesine sahip olmasını sağlamak, güçlü bir düzenli silahlı güce sahip olmak zorunluluğunu ortadan kaldırmak için çevremizde barış şartlarını elde etmek zorundayız. Devleti ve bürokrasiyi ancak böylece yok edebiliriz.  
    Yani, ancak bu şekilde Sovyet devletinin birinci ve ikinci işlevlerini yok edebilir-söndürebilir—üçüncü işlevini ise devletin bir işlevi olmaktan çıkarıp toplumun normal yaşantısının devletsiz örgütlenişi haline çevirebilir, böylece devleti yok edebilir-söndürebiliriz.  

    B. SOVYET DEVLETİNİ VE DOLAYISIYLA BÜROKRASİ-YOZLAŞMAYI YOKETMENİN YÖNTEMLERİ


Şimdi bürokrasiyi-devleti yok etmek için gerekli şartlara ve onları nasıl elde edebileceğimize bir bakalım.  
1- Devletin aşağıdan, emekçiler tarafından kontrolünü mümkün kılacak, onların devlet mekanizmasını kontrol etmeleri için onlara gerekli imkanı sunacak, onlarda bu görevi yerine getirme arzu ve yeteneğini oluşturacak yüksek bir kültür seviyesi.  
Bu kendi gücümüzle, tek ülkede oluşturabileceğimiz bir şey midir? Bunun cevabı evettir!  
1/A- Kitlelerin yüksek kültür seviyesine ulaşmasını sağlamanın esas aracı olarak komünizmin ekonomik ve teknik temelini inşa etmek.  
Bu sonucu elde etmek için sosyalizmi inşa etmek, yani güçlü bir sanayi oluşturmak ve burjuvaziyi ekonominin tüm alanlarından silip süpürmek yeterli değildir. Toplumun, ekonomik ve kültürel yeniden eğitimini bir dizi aşamalarından geçirerek; bu aşamalar sırasında çalışmayı, toplumun gözünde, yalnızca geçimi sağlayan bir araç olmaktan, yaşamın esas gereksinimine, ve toplumsal mülkiyeti, toplumun sarsılmaz ve dokunulamaz temeli haline getirerek, “herkese gereksinimine göre” formülüne geçebilmek için gerekli şartları da yaratmalıyız. Başka bir değişle, komünizm için şartları da yaratmalıyız.  
Bunun için, en azından üç temel önkoşul yerine getirilmelidir.  
1. Birincisi, üretim araçları üretiminin relatif olarak daha hızlı büyümesi üzerinden tüm toplumsal üretimin kesintisiz büyümesini garantilemek gereklidir.  
2. İkincisi, merkezi iktidar veya herhangi başka bir toplumsal-ekonomik merkezin, toplumsal üretimin toplam ürününü toplum yararına kontrol edebileceği şartları oluşturmak için gurup mülkiyetinin tüm çeşitlerini ortak mülkiyete, ve böylece onunla-sanayi arasındaki ilişkide varlığını sürdüren meta dolaşımını bir ürün değiş-tokuşu sistemine dönüştürerek gereklidir.  
3. Üçüncüsü, toplumun üyelerinin, toplumsal gelişmenin aktif unsurları olabilmeleri, ve dönemin mevcut iş bölümü nedeniyle yaşamları boyunca herhangi bir mesleğe bağlanıp kalmamaları, mesleklerini özgürce seçebilme olanağını elde edebilmeleri için yeterli eğitim olanağı elde edebilmelerini sağlayacak, toplumun tüm üyelerinin bedensel ve düşünsel yeteneklerinin çok yönlü gelişimini garantileyecek seviyede bir toplumsal kültürel gelişmeye ulaşmak gereklidir.  

Bunu, üçüncü maddenin talebini yerine getirmek için ne gereklidir?  
Bunun için öncelikle, işgününü en azından altı ve daha sonra beş saate kadar kısaltmak gereklidir. Bu, toplumun üyelerinin, çok yönlü bir eğitim elde etmeleri için yeterli boş zamana sahip olmalarını sağlamak için gereklidir. Bunun için ayrıca, toplum üyelerinin mesleklerini özgürce seçebilmeleri ve yaşamları boyunca herhangi bir mesleğe bağlanıp kalmamaları için zorunlu ve evrensel genel politeknik eğitimini yürürlüğe sokmak gereklidir. Aynı şekilde, konut koşulları ve işçilerle görevlilerin gerçek ücretleri bolluk toplumuna uygun olmalıdır.  
Hiçbir zaman komünist olmamış, fakat Lenin ve/veya Stalin’den birkaç satır okumak şansına sahip olmuşken kendini Mao ve/veya Enver’in teorilerine kaptırmış kişiler, bürokrasiyi yok etmek için, daha başka herhangi bir şeye değinmek ihtiyacını bile duymadan alttan eleştiri örgütlemek, alttan kitlelerin kontrolünü örgütlemek, kitlelerin kültürünü geliştirmek metotlarına değinirler.  
Hayatın gerçeği ise şudur ki, kitlelerin yüksek bir kültür seviyesine ulaşması için, devletin tüm faaliyetlerine katılmalarını mümkün kılacak bir kültür seviyesine ulaşmaları için yüksek bir üretim seviyesi ve komünizm için ekonomik şartlar-sosyal hayatın tüm alanlarında ortak mülkiyet, ve yüksek verimlilikte, yüksek teknolojiyle yürütülen bir üretim elde edilmelidir. Başka türlü tüm vatandaşlar, eksiksiz, kültürlerini geliştirmek için zaman ve imkana sahip olmayacaklar, ve böylece de devleti yürütme ve yönetme faaliyetine tam olarak katılamayacaklardır.  
Bu nedenledir ki, Bolşevizm’in siyasetinin esas hattını kendisinin ve tarımın gelişmesini garantileyecek bağımsız bir sanayi yaratmak, böylece tüm mülkiyeti ortak mülkiyete dönüştürmeyi mümkün kılmak, tüm bunları teknolojinin en son şeklini kullanarak elde etmek, böylece kitleler için bolluğu sağlamak, ve kitlelerin yüksek seviyede kültür sahibi olmalarını da böylece elde etmek oluşturur.  
Araştırmalarımızdan Sovyetler’in tüm bunları elde etme aşamasında olduklarını görebiliriz, bilhassa tamamen otomatik fabrikayı kurmayı başarmalarından, ve tüm üretimi kolayca ve tam olarak otomatikleştirme imkanı veren bilgisayar alanındaki başarılarından, ve kolektif çiftlikleri devlet çiftliklerine dönüştürmeye hazırlamak için onlarla ürün değişimi sistemini örgütlemeye başlamalarından bunu görebiliriz.  
Bugün şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, proletarya diktatörlüğü şartlarında elektrifikasyon ve bilgisayarlaştırmayı elde etmiş bir sanayi ülkesi kurarak tüm bunları elde edebiliriz. Ve Stalin’in ölüm yılları, Sovyetlerin bunları elde etmek üzere olduğu döneme denk düşer.  
1/B- Mevcut tüm imkanları kullanarak kitlelerin kültürünü, yani ülkeyi yönetmek, ekonomiyi yönetmek, sanayiyi yönetmek, tüm devleti yönetmek yeteneklerini geliştirmek.  
Kapitalizm şartlarında işçi sınıfı, evlatlarını hükümet etme konusunda bilgi ve yetenek sahibi olması için yetiştiremez. Ancak iktidara geldikten sonra bu imkanı elde edebilir. Dolayısıyla işçi sınıfının kültürel güçlerini geliştirmek için, işçi sınıfı saflarında ülkeyi yönetmek için gerekli yetenek ve bilgiyi geliştirmek için mevcut tüm imkanlar kullanılmalıdır. Komünizme kadar bu sosyal-örgütsel yöntemler ve araçlar kullanılmalıdır.  
İlk Beş Yıllık Plan’ın sonuna kadar ‘ağır sanayiyi kurmak, eski haline getirmek için her şeyde, hatta okul alanında bile harcamayı kısmak zorundaydık’ (Lenin). Ancak bu dönem sonrasında ağır sanayiyi eski haline getirdik, ve daha da ileri götürdük. Ve ancak tüm bunlardan sonra evrensel ve zorunlu ilk öğretimi sağlamak için ciddi adımlar atabildik. Bu zamana kadar işçi sınıfı için evrensel ve zorunlu ilk öğrenimi bile sağlayamıyorduk. Ve ilk öğrenim tarafından sağlanan okuma yazma yeteneği, tüm kültürün, hele hele yüksek seviyeli bir kültürün temel taşıdır.  
Evrensel ilk okula sahip olmadan veya sahip olduktan sonra, işçilerin kültür seviyelerini geliştirmenin bir aracı onların kitle örgütleri olmuştur. Sendikalar, Sovyetler, halk mahkemeleri, kitle toplantıları, çeşitli komiteler vs., vs. Tüm bunlar yönetim okulları olarak görev gördüler, kitlelerin kültürlerini geliştirme aracı olarak görev gördüler.  
Yüksek teknoloji kullanan fabrikalar ve çiftlikler kurmak, ve işçi ve köylülerin böylesi işyerlerinde çalışmasını sağlamak da kitlelerin kültürünü geliştirme araçlarından en önemlilerinden biri olarak kullanılmıştır.  
Bir diğer metot da meşhur eleştiri-özeleştiri metodudur. Bu metot sadece kitlelerin kültür seviyesini geliştirmek için değil aynı zamanda Parti’den ve toplumsal yaşamın tüm alanlarından bürokratik ve yozlaşmış unsurları arındırmak için de kullanılmıştır.  
Tüm bu metotlar ülkenin maddi ve kültürel şartlarının mükemmelliliğini temsil ettiklerinden değil, tam tersine maddi ve dolayısıyla kültürel şartlarda eksiklikler olduğu için kullanılmışlardır. Çünkü bu metotlar, komünizme ulaşmadan da kitlelerin kültürel seviyesini geliştirmek, bürokratik ve yoz unsurları temizlemek için mevcut ve imkan dahilindedirler. Tüm bunlar yukarıda değindiğimiz esas alandaki, üretim ilişkileri ve üretici güçlerin komünizme uygun yüksek seviyeye getirilmesi esas ve kesin karar alıcı başarıyı elde etmenin, bu dönüşüm döneminin araçlarıdırlar.  
Bu metotlar doğası icabı çelişmelidirler ve faydalı—-veya zararlı—olmak için bu çelişmelerin doğru bir şekilde ele alınmasına dayanırlar.  
Bir yandan eleştiri-özeleştiri kitlelerin kültürel seviyelerini geliştirmek için, onların bilgi ve tecrübesini devlet ve parti mekanizmalarındaki eksiklikleri gidermek için, bürokratik ve yoz unsurları temizlemek için vardır, diğer yandan bu süreç düşmanlarımız tarafından parti ve devlet organlarımızda moral bozmak, onların örgütlülüğünü yıpratmak ve önderlerimizi safdışı etmek için kullanılabilinir.  
Bir yandan fabrikalar inşa etmek, fabrikalarda çalışmak işçilerin kültür seviyesini artırır, diğer yandan uzun ve ağır iş koşulları onların devleti yönetme imkan ve yeteneklerini kısıtlar.  
Bir yandan tüm kitle örgütleri ve komiteler kitlelerin yönetim sanatını öğrenme araçlarıdır, öbür yandan düşmanlarımız bu örgütlere sızıp bozgunculuk yapabilirler. Vs. vs.  
2. Çevremizde barışçıl şartlar elde etmek ve böylece silahlı güçlere, istihbarat hizmetlerine vb., olan ihtiyacı ortadan kaldırmak.  
Bu alanda iktidardaki proletarya sadece siyasi, ve gerektiğinde askeri başarılarıyla değil, ama her şeyden çok ekonomik başarılarıyla tüm diğer ülkelerin proleterlerine bir örnek teşkil ederek, onların mücadelelerinde onlara bir ışık tutarak ve tabii ki elinden geldiğince doğrudan da destekte bulanarak katkı koyar. Yani çevremizdeki ülkelerde proletaryanın iktidara gelmesine, çevremizde barış şartlarının oluşmasına katkı koyar.  
Fakat ve son tahlilde bu yöndeki gelişme bizim kendi güçlerimizle altından kalkabileceğimiz bir şey değildir. Tüm dünya proletaryasının katkılarını gerektirir.  

C. SOVYET DEVLETİ VE BÜROKRASİ—KISA SONUÇLAR

 

  1. Bolşevikler komün tipi devletin imkansızlığını devrimin hemen sonrasında gördüler. Sovyet devleti oldukça bürokratik olacaktı ve buna karşı savaşım devlet sönünceye kadar sürecekti.
  2. Devlette bürokrasiyi yok etme süreciyle, devleti yok etme süreci, devletin sönmesi süreci aynı süreçtir. Bu iki süreç bir ve aynı süreçtir.
  3. Bürokrasiyi ve devleti yok etmenin tek yolu toplumun ekonomik, siyasi, eğitimsel, kültürel, sportif, askeri ve tüm diğer faaliyetlerinin, toplumun her bir üyesi tarafından, hep birlikte, tüm halk tarafından, doğrudan kontrolünü elde etmektir.
  4. Başka bir değişle, bürokrasiyi, devleti yok etmek için toplumun her bir üyesi, her bir vatandaş, devleti yönetmek arzu, yetenek ve imkanına sahip olmalıdır.
  5. Bu, toplumun her bir üyesinin kendinin ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için üretim sürecinde asgari bir zaman harcaması, asgari zaman ve çaba harcayarak bolluğu elde edebilmesi, ve böylece her konudaki bilgisini, siyasi, ekonomik, teknik, kültürel, sportif, askeri yeteneklerini geliştirmek için gerekli zaman ve imkana sahip olması, yani kendisini her yanıyla mükemmel bir birey olarak geliştirip bunları devleti yönetmekte kullanması anlamına gelir.
  6. Böyle bir birey çok üretken ve kültürlü bir toplumun ürünüdür.
  7. Böyle bir toplumu, yani komünist toplumu oluşturmak, ve onu iç ve dış düşmanlara karşı korumak Bolşevik siyasetin esasını oluşturur.

    D. BİLGİSAYARLAŞTIRMA VE SOVYET DEVLETİ

      Troçkist-Buharinci (Kruşçefçiler) vatan hainlerinin Sovyet ekonomisini ve Sovyet halkının komünal ahlakını yıpratarak yok etme, ve böylece kapitalizme dönüştürme faaliyetleri başarı kazanmasaydı; Stalin yoldaşın talepleri, sosyalist ekonomi ve ahlakın taleplerine uygun olarak yaşayan bir Sovyetler Birliği’ne sahip olsaydık, Sovyet devleti ülkenin elektrifikasyonunu, ülkenin bilgisayarlaştırılmasıyla tamamlayacak, ve Sovyet devleti doğrudan demokrasi aşaması üzerinden sönmeye başlayacaktı.



Doğrudan demokrasinin mükemmel şeklinin talepleri şunlardır:


i) Üretim ve dağıtımın hem tek tek birimlerde hem de ülke çapında bilgisayarlaştırılarak tam otomasyonu ve sürekliliği,
ii) Bu bilgisayarların bir merkezi bilgisayara bağlanarak üretim ve dağıtımın sürekli ve otomatik olarak kayıt edilmesi ve mükemmel planlanışı,
iii) Tüm işçilerin bu merkezi bilgisayara kendi bilgisayarları üzerinden bağlanarak tüm üretim ve dağıtımı kontrol etmesi,
iv) Tüm işçilerin bu bilgisayar ağını kullanarak hükümet idaresine doğrudan katılımı.
Doğrudan demokrasinin esas içeriği budur.



Sovyet devleti böylesi bir şekil alacak, Sovyet vatandaşları devleti yönetmeye başlayacak, ve bu vatandaşların normal ve gönüllü olarak üstlendikleri bir iş haline geldiğinde, devlet sönmeye başlayacaktı.-çevremizde de barış şartları oluştuğunda...


Şimdi, ileride, biz öyle yapacağız!


Sovyet devletinde bürokratlaşma ve dejenerasyona son verilmesi ancak ve ancak Stalin yoldaşın çocukları tarafından başarılabilir.


Troçki ve Buharin’in devamcıları olan Kruşçefçiler ise ancak ve ancak onun yozlaşmasına yol açabilir!



Kruşçefizm, tüm sömürücü sınıfların tasfiye edildiği, devletimizin, gelişmesinin üçüncü aşamasına girmek üzere olduğu, bürokrasinin ve yozlaşmanın tüm imkan ve ihtimallerinin kaynaklarının kurutulması, kitlelerin devleti alttan, sürekli, ve de doğrudan kontrolünün imkanlarının yaratılması dönemine geçme aşamasının Troçkizm’i ve Buharinizm’idir.



Ve de daha önceki dönemlerin tersine, bu sefer onlar muzaffer olmuşlardır. Sonuçları hepimizin malumudur.

EK 1:
MERKEZİ DEVLET VE YEREL YÖNETİM

Merkezi devletin demokrasiye ters düştüğü fikri tüm ekonomik ve siyasi gelişmeye, dolayısıyla da Lenin-Stalin sosyalizmi-Komünizmi inşa planına ters ve düşman olan bir siyasettir.
Ekonomik gelişme üretimde büyük üretim yönündedir. Aynı zamanda her geçen gün artan ürün farklılığı ve iş bölümü ve bu iş bölümünde tüm ürünlerin ve üretim birimlerinin birbirine bağımlılığı nedeniyle ülke çapında-giderek dünya çapında- bir birlikteliği, ekonominin yasalarına uygun olan bir birlikteliği (merkezileşmeyi) zorunlu kılar. Bu bir gerekliliktir. Ekonomiyi, üretimi geliştirmek ve çoğaltmanın gerekliliğidir. Bu gerekliliğe uyulmazsa üretimde sanayinin geliştirilmesi, makinalaşma, elektrifikasyon ve bilgisayarlaştırma, yani tam otomasyon ve bu temelde tarımın sanayileştirilmesi, tabiata saygılı olarak yoğunlaştırılması ve otomasyonu ve böylece her alanda ürün bolluğu imkânsızlaşır. Ve bu kaçınılmaz olarak ekonominin yasalarının gereklerine uygun olan ülke çapında-giderek dünya çapında- ekonomik planlamayı gerektirir. Yani ekonomide ülke çapında-ve giderek dünya çapında- merkezileşmeyi gerektirir.
Bu siyasette de merkezileşmeyi gerektirir. İnternet üzerinden doğrudan demokrasinin, yani en geniş demokrasinin, yani her bir vatandaşın hayatın her alanında hem bilgi sahibi olması, hem de söz ve karar verici yetkiye sahip olması, böylesine geniş bir demokrasinin elde edilmesi ancak bu şekilde mümkün hale gelir.
Yerel demokrasinin dallanıp budaklanması da ancak bu sayede, merkezin ihtiyaçlarını bilen ve ona tabii olan bir yerellik ve yerel demokrasi sayesinde mümkün hale gelir. Merkezin (yani bütünün) ihtiyaçlarına tabii olmayan, merkezle sıkı bağ içinde geliştirilmeyen, kendi içinde ve kendi kendine yeterli olarak ele alınan her bir yerel demokrasi, merkeziyetçiliği parçalayacağı, merkezi gelişmeye zarar vereceği için kendisini de imkânsız kılan, kendisini de yenilgiye götüren bir demokrasi türü olur. Merkezin ihtiyacından kopuk olarak ele alınan, kendi başına yeterli ve gerekli olarak ele alınan, merkezden kopuk ve merkeze ters gelişen her bir yerel demokrasi ekonominin, üretimin ihtiyacına ters bir gelişmeyi yansıtır. Bu yaklaşım, merkeziyetçilik olmamış elde edilmesi imkânsız olan ürün bolluğunun elde edilmesini imkânsız kılmak; ürün bolluğuyla doğrudan bağıntılı olan herkesin demokratik yaşamda aktif yer almasını mümkün kılacak olan en geniş kültürü-ki bu en başta devleti yürütme ve yönetme yeteneğidir- imkânsız kılmak; ve herkesin her alanda aktif olmasını mümkün kılacak olan yeterli imkân ve zamana sahip olmasını imkânsız kılmak aracına dönüşür.
Demokrasinin yol ve yöntemi olarak ilan edilen ve merkezileşmeye tabii değil de ona karşıt olarak önerilen bu yerelleşme siyaseti aynı zamanda bürokrasinin de panzehri olarak sunulmaktadır. Gel gelelim yukarıda ele aldığımız nedenlerle bu yaklaşım hem demokrasinin geliştirilmesi ve giderek doğrudan demokrasiye ulaşılmasını imkânsız kılar hem de bürokrasiye zarar vermez, onu azdırır. Çünkü bürokrasiye imkân sunan ve onu alınan tüm siyasi önlemlere rağmen kaçınılmaz bir şekilde tekrar ve tekrar horlatan şey ekonominin kendi içindeki geriliği değilse bile komünizme kıyasla var olan göreceli geriliğidir ve bu ancak merkezi bir yapılanma ve planlama ile aşıla bilinir. Bu tür yerellik siyaseti de yukarıda gördüğümüz gibi merkeziyetçiliğe karşı önerilerek, ekonomik gelişmenin, üretim bolluğunun, dolayısıyla da kültürel mükemmelleşmenin, yani devletin her bir bireyin yönetmesi ve yürütmesi siyasetinin, doğrudan demokrasinin, yani bu sayede bürokrasiyi imkânsız kılma siyasetinin bir aracı değil, bu siyasetin zafer kazanmasının önleyicisi olarak rol oynayacaktır.
Burada komünizmi çevreleyen savaş yapıcısı emperyalistlerinin varlığının, komünizme gizliliği gerekli kılan ve bürokrasiye açık bir yapılanma olan silahlı güçleri ve istihbarat örgütlenmesini örgütlemeyi empoze ettiğine ve bunun kaçınılmaz zorluklar üreteceğine de değinmiyoruz-ki bu zorlukların da önüne geçmenin yolu en hızlı bir şekilde komünizme ulaşmaktır.
Demokrasi ve bürokrasiyle bağıntılı olarak sorun merkeziyetçilik ve yerelliğin merkeze tabii ve onunla uyum içinde geliştirilmesi değildir. Sorun merkeziyetçiliğin-bu arada yerelliğin de- kimin tarafından uygulandığı, yani hangi amaçla uygulandığındadır. Ancak ve ancak işçilerin yönettiği bir merkeziyetçilik, yerelliği merkeze tabii olarak geliştiren bu merkeziyetçilik sonuç alıcı olacaktır. Burjuvazinin, emperyalist burjuvazinin ve onların feodal müttefiklerinin yönettiği bir merkeziyetçilik günümüz şartlarında her zaman tam bir gericiliktir. Bu merkeziyetçilik her şeyden önce ezen-hâkim ulus saflarında bile birlik ve dayanışmayı sağlamaktan uzaktır-çünkü sınıfsal farklılıkları ve çatışmaları kızıştırmak zorundadır. Bu onların merkezi yapısını zayıflatan bir unsurdur. Bu merkeziyetçilik bir de çok uluslu ülkelerde ezilen ulus için tam bir cendere ve baskı aracıdır. Kaçınılmaz olarak ezilen ulusların merkeze (ezen ulusa) karşı ayaklanmasına, ülke içinde savaşlara, merkezi birliğin gönüllülük temelinde sağlanmasının imkânsızlığına ve bu merkezin böylece zayıflatılmasına yol açar. Farklı emperyalist güçler zayıflatmak istedikleri çok uluslu (çok dinli-çok tarikatlı) burjuva-feodal devletlerin bu zaafını istedikleri anda kullanabilirler. Aynı durum hâkim ulus saflarındaki sınıfsal (ve her türlü) farklılıkların kullanılmasında da geçerlidir. Tüm büyük emperyalist devletler gibi, tüm burjuva devletler, en güçlüsünden en zayıfına, çevrelerindeki komşularını zayıflatmak isterler ve komşularındaki zaafları azdırırlar. Bu noktada ülke içindeki her türlü farklılık ve bu arada çok ulusluluk ve rakip (komşu) saflarında milli (aşiret-dini) düşmanlıkları kışkırtmak onların hepsinin de çok sevdikleri ve benimsedikleri ve uyguladıkları bir siyasettir. Merkezi devletler burjuva (feodal) devletler olarak kaldıkça bu siyaset varlığını sürdürecektir. Ülkedeki her türlü farklılıkların ve bu arada milli (dini) düşmanlıkların kullanılması ve bunların merkezi yapıyı yıpratması ve giderek çökertmesi önlenemeyecektir. Bu problemi burjuva devlet yapısını koruyarak çözmeye çalışmak merkezi burjuva -feodal devletler için imkânsızla iştigal etmek veya ezilen sınıfları, ulusları-dinleri, onların kaçınılmaz olan isyanlarını (düşman komşular ve büyük emperyalist güçlerinde teşvikten ve kullanmaktan geri durmayacağı bu haklı temelli isyanları) kan ve ateşle boğmak demektir. Bu sürekli bir çalkantı ve sürekli bir zayıflama demektir. Merkezi devletin barbarlığının ve bürokratlığının azalması değil artması demektir. Yani ona karşı tepkilerin de artması demektir. Yani o tepkilerin de isteyenler tarafından da kullanılması demektir. Gülme komşuna gelir başına.
Tek tek ulusların birliğini sağlamak için, ulusun tüm bireyleri arasında gönüllü ve bilinçli bir birliktelik sağlamak için onların saflarındaki sınıfsal çatışmaları yok edecek, yani sınıfları yok edecek bir siyaset uygulamak gereklidir. Uluslar arasında birlik sağlamak için, uluslar arasında gönüllü ve bilinçli bir birliktelik sağlamak için onların arasındaki çatışmaları yok edecek, yani ulusalar arasında eşitliği ve işbirliği ve dayanışmayı sağlayacak bir siyaset uygulamak gereklidir. Bu devlet türü kaçınılmaz olarak merkezi olan ve böylece yerelliği (yerel ulusallığı da) sadece mümkün değil zorunlu kılan, işçilerin yönetiminde olan tek merkezli ve çok uluslu federal devlet türüdür.
Bu meyanda, Stalin savunusunda çok faydalı ve yararlı yazımları bulunan G. Furr yoldaşın demokrasinin elde edilmesini ve bürokrasiye karşı savaşımı yerelliğe bağlayan yaklaşımları tamamıyla Lenin-Stalin sosyalizmi-komünizmi inşa planına, demokrasinin gelişmesi ve bürokrasinin imkansız kılınması planlarına ters ve zararlı bir yaklaşımdır. Dahası, dünyayı yönetemediği için ABD emperyalizmin tüm dünyayı yönetmek planlarının kaçınılmaz bir parçası olarak geliştirmiş olduğu ve uygulamakta olduğu tüm dünyada kaos yaratmak ve bu amaçla da tüm ülkelerdeki kırılma noktalarını o ülkeleri zayıflatmak için kullanmak siyasetine – ki bu siyasette sınıfsal farklılıklar dahil olmak üzere her türlü farklılıkları, her türlü kırılma noktasını bu arada milli ve dini düşmanlıkları da körüklemek ve kullanmak siyaseti baş köşede durmaktadır- katkı sunan bir yaklaşıma denk düşmektedir. Dikkat edilirse, tüm komünizm ve demokrasi düşmanı akımlar bu siyasetin şu veya bu şekilde, ister veya istemez ama kesin bir şekilde, destekçisi konumundadırlar. Bu alanda Troçkistler ve anarşistler deyim yerinde ise G. Furr yoldaşla ortak konumda yer almaktadırlar. Stalin’i savunmak için pek çok saldırıyı göğüslemek zorunda kalan G. Furr yoldaşın kendisini böylesi ortaklarla bir arada bulması hakikaten üzücüdür.
Ezilen milletlerin temsilcilerinin, ezen milletin dayanılmaz baskıları karşısında ve komünistlerin, ezen milletin işçi ve köylülerinin onların yardımına gelemediği şartlarda, bu şiddetli saldırılara karşı ve ezen milletlerin merkezi burjuva-feodal devletinin şiddetini önlemek, ve sorunlarına az biraz da olsa ve burjuva şartlarda bir çözüm bulmak amaçlı olarak ve barışçıl bir yöntem olarak formüle ettikleri yerel demokrasi istemleri anlaşılır bir siyasettir. Ama bu yaklaşım söz konusu ülkelerde komünizmin gelişmesi ve zaferi sorunsalına katkı yapmaz. Zarar verir. Ulusal soruna burjuva-emperyalist şartlarda çözüm aramak ve bu amaçla yanlış teorilere dayanan çözümler sunmak, bu yanlış teorileri işçilere kabul ettirmeye çalışmak söz konusu ezilen uluslar için yararlı değil zararlı sonuçlara yol açacaktır. İçinde bulunduğumuz şartlarda, barbarlığın gemi azıyı aldığı bugünlerde, dolayısıyla ezilen ve zayıf ulusların üstündeki barbarlığın iyice arttığı bu şartlarda ezilen uluslar geleceklerini daha da çok komünizmin zaferine bağlamalıdırlar ve bu zafere katkı sunmanın yolların bulmalıdırlar. Komünizmin zaferi dışında hayat tüm uluslar için, ezen uluslar için de her geçen gün daha da barbarca bir yaşam sunacaktır. Hele hele ezen ulusların bizzat kendileri büyük güçlerin oyuncağı halinde iseler!

EK 2:
PROLETARYA İKTİDARI ŞARTLARINDA PARTİ VE DEVLET İLİŞKİSİ


Proletaryanın partisinin, proletaryanın devletini yönetmesinin, partinin kadrolarının ve üyelerinin devletin tüm faaliyetlerinde yönlendirici ve yönetici olarak yer almasının sosyalizmin inşası faaliyetine ters düştüğü fikri tüm ekonomik ve siyasi gelişmeye, dolayısıyla da Lenin-Stalin sosyalizmi-Komünizmi inşa planına ters ve düşman olan bir fikirdir.
Proletarya iktidarı şartlarında devlet ve partiyi birbirinden ayırmak, partinin devlet ve ekonomi alanını partili olmayan kişilere bırakmasını önermek tüm ekonomik ve siyasi gelişmeye, dolayısıyla da Lenin-Stalin sosyalizmi-Komünizmi inşa planına ters ve düşman olan bir siyasettir.
Birincisi bu öneri partinin iktidara geldiğinde partinin faaliyet alanlarına yeni bir alanın eklendiğini, artık partinin devlet ve ekonomi alanında da faaliyet yürüttüğünü yadsımakta, bu olguyu ret etmektedir.
Kolektif mülkiyetin ilk şeklinin zorunlu olarak devlet mülkiyeti şekline büründüğü şartlarda, devlet mülkiyetinin bu karakteri ancak ve ancak devletin proletarya diktatörlüğü olması, proletaryanın devlet iktidarında olması ile mümkündür.
Kolektif mülkiyetin devlet mülkiyeti şeklinin zorunluluğu aynı zamanda toplumsal alanın tüm alanlarında devletin aktif olarak yer alması ve devletin toplumun tüm alanlarındaki faaliyetinin her geçen gün artması anlamına gelir. Tüm bunlar söz konusu devletin komünizme yönelmesinin, komünizmin inşasının gereklerini yerine getirmesinin şart olduğu anlamına da gelir.
İşçi sınıf saflarında her pek çok konuda, bu arada bilinç ve fedakârlık alanında farklılıkların mevcudiyeti şartlarında işçilerin öncü müfrezesinin devleti kurmak, inşa etmek, geliştirmek ve korumak için tüm işçi sınıfına (ve tüm halka) önderlik etmesi ve örnek olmasını zorunludur.
Komünizme varmak için devlet ve partinin birbirinden ayrılması değil, tüm işçilerin önderler seviyesine yükseltilmesi, bunun için devletin parti kadroları ve üyeleri tarafından yönlendirilmesi ve yürütülmesi, işçi sınıfı ve halkın tüm kesimlerinin de bu faaliyette aktif ve bilinci bir şekilde yer almasının örgütlenmesi gerekir.
Komünizme varmak için makinalaşma, elektrifikasyon ve bilgisayarlaştırma üzerinden doğrudan demokrasinin inşası siyasetinin hayata geçirilmesi gerekir. Bu da partinin kadro ve üyelerinin devleti yönlendirmesini ve yürütmesini gerektirir.
Yani parti ve devleti birbirinden ayırma siyaseti komünizmin inşasını, devletin siyasi bir örgütlenme olarak yok edilmesini, dolayısıyla partinin de gereksiz hale getirilmesini imkânsız kılan, dolayısıyla da burjuva iktidarını zorunlu kılan, burjuva iktidara geri dönüşü zorunlu kılan bir yaklaşıma denk gelir.
İkincisi bu yaklaşım böyle yaparak ve işin aslında, iktidar olmadan önceki partinin iktidar olmak için çalışmasını ret etmektedir. Bu komünistleri oportünistlerden ayıran temel kıstaslardan biri olarak partinin görevinin proletarya diktatörlüğünün kurulması, inşası ve korunması olduğu olgusunu ret etmektedir. Yani bu öneri daha işin başından partinin yenilgisi ve oportünizme (burjuva kuyrukçuluğuna) teslim olması anlamına gelmektedir.
Yani bu yaklaşım hem iktidar olmadan önce hem de iktidar olduktan sonra partinin paralize edilmesi, burjuva ve/veya burjuva kuyrukçusu bir partiye dönüştürülmesi siyasetinden başka bir şey değildir.
Bu meyanda, Stalin savunusunda çok faydalı ve yararlı yazımları bulunan G. Furr yoldaşın demokrasinin elde edilmesi ve korunması, devletin ve üretimin iyi bir şekilde örgütlenmesi için devlet ve partiyi birbirinden ayırmayı öneren siyaseti tamamıyla Lenin-Stalin sosyalizmi-komünizmi inşa planına ters ve zararlı bir yaklaşımdır. Dahası, dünyayı yönetemediği için ABD emperyalizmin tüm dünyayı yönetmek planlarının kaçınılmaz bir parçası olarak geliştirmiş olduğu ve uygulamakta olduğu tüm dünyada komünizmi imkânsız kılmak, bu amaçla komünist fikirleri yenilgiye uğratmak, komünistler saflarında tam bir karmaşa ve burjuva fikirler yaymak siyasetine katkı sunan bir yaklaşıma denk düşmektedir.
Dikkat edilirse, tüm komünizm ve demokrasi düşmanı akımlar bu siyasetin şu veya bu şekilde, ister veya istemez ama kesin bir şekilde, destekçisi konumundadırlar. Bu alanda Troçkistler ve anarşistler deyim yerinde ise G. Furr yoldaşla ortak konumda yer almaktadırlar. Stalin’i savunmak için pek çok saldırıyı göğüslemek zorunda kalan G. Furr yoldaşın kendisini böylesi ortaklarla bir arada bulması hakikaten üzücüdür. Bu konuda, E. Yaroslavski yoldaşın İnter Yayınları tarafından basılmış olan ‘Komünist Enternasyonal’de kadro sorunu üzerine’ başlıklı broşürdeki makalesinden birkaç alıntı gayet yerinde olacaktır:

‘İllegalitedeki Parti disipliniyle, dünyanın altıda birinde tüm devlet yaşamını yönetmeye başlamasından beri Bolşevik Parti’nin disiplini tamamen aynı değildir: Parti, iktidarın ele geçirilmesinden önce kapitalist toplumda tüm proleter örgütleri yönetiyorsa, proletarya diktatörlüğü döneminde tüm devleti ve tüm ekonomiyi yönetir. Tek tek her Parti üyesinin sorumluluğu büyür. Proletarya diktatörlüğü döneminde demirden Parti disiplinine dokunan kimse, doğrudan burjuvaziye hizmet eder, burjuvaziye yardım eder.’

‘Tüzüğün bu ilk maddesine XVII. Parti Kongresi, evvelden beri Partimizin temeli olan, bizim her Parti üyesinden, her Bolşevikten talep ettiğimiz şeyin yazıya geçirilmiş hali olan bir ek (Madde 2) kararlaştırdı.

“2) Parti üyesinin yükümlülükleri:
c— Sovyet Devleti’nde yönetici Parti’nin üyesi olarak çalışma ve devlet disiplinini korumada örnek olmak, çalışma alanının tekniğinde ustalaşmak ve mesleki kalifikasyonunu sürekli yükseltmek.”

Parti, proletarya diktatörlüğünün bütün organlarını yönlendirir ve sosyalist toplumun başarılı inşasını güvence altına alır.’

‘6— Parti’nin bir organı olarak ülkenin iktisadi ve politik yaşantısına aktif katılım.”

Komünist Partisi, proletaryanın en ileri, en devrimci müfrezesidir. O, SSCB’de dünyanın ilk proleter devletinin tüm çalışmasının, iç ve dış politikasının, tüm iktisadın yürütülmesinin, tüm ülkenin maddi ve kültürel düzeyinin yükseltilmesinin, SSCB savunmasının sorumluluğunu taşıyor.’

‘Parti, senin Parti üyesi olarak yalnızca işletmenin, Kolhozunun, Sovhozunun çalışmasını anlayıp anlamadığını (ki bu mutlak gereklidir) değil, aynı zamanda senin bir bütün olarak işçi sınıfının tarihsel yolu hakkında bilgi sahibi olup olmadığını, yani senin onun tarihini tanıyıp tanımadığını ve “bir bütün olarak işçi sınıfının çıkarlarını savunmayı” bilip bilmediğini denetleme hakkına sahiptir.’

‘Öncü müfreze ile işçi sınıfının arta kalanı arasındaki fark, Parti üyeleriyle partisizler arasındaki fark, sınıflar yok olmadıkça, proletarya, başka sınıflardan gelen unsurlarla kendi saflarını tamamladıkça, işçi sınıfı bütünü ile öncünün düzeyine yükselmedikçe, ortadan kalkamaz.’

‘Parti, proletaryanın partisiz örgütlerine doğrudan doğruya bağlı olan ve çoğu defa bu örgütleri yöneten işçi sınıfının en yetkin unsurlarının toplandığı alandır;’

‘üçüncüsü, işçi sınıfı önderlerinin yetiştirilmesi için en iyi okul olarak Parti, deneyimi ve otoritesi sayesinde proletaryanın mücadelesinin önderliğini merkezileştirmeye ve böylelikle işçi sınıfının çeşitli partisiz örgütlerini, Parti’yi sınıfa bağlayan yardımcı organlar ve volan kayışları haline getirmeye yetenekli biricik örgüttür.”

‘Proletarya diktatörlüğü, eski toplumun güçlerine ve geleneklerine karşı kanlı ve kansız, şiddete dayalı ve barışçıl, askeri ve ekonomik, pedagojik ve idari inatçı bir mücadeledir.’

E. YAROSLAVSKİ; KOMÜNİST ENTERNASYONAL’DE KADRO SORUNU ÜZERİNE; İNTER YAYINLARI

EK 3.
KOMÜNİST ENTERNASYONAL’DE KADRO SORUNU ÜZERİNE’DEN BİRAZ DAHA


Parti’nin birliği için mücadele eden bir komünist olarak senden talep edilen nedir? Senden talep edilen, bu birlik için aktif olarak mücadele etmen, bu birliği korumayı ve kollamayı bilmendir. Parti içinde Parti’yle uyum içinde olmayan özel bir çizgi izleyen ve kendi grup disiplinine sahip bir grup oluşturma çabası—böyle her çaba, Parti’ye karşı ağır bir suçtur. Böyle her grup kaçınılmaz olarak Parti’ye karşı mücadeleye, yani karşı-devrime götürür. Zinovyevciler, bu şekilde Kirov yoldaşı katleden faşist katillerin karşı-devrimci bir çetesi haline dönüştüler. Troçki fraksiyonu, bu şekilde uluslararası karşı-devrimin öncü müfrezesi haline geldi.
Sınıf düşmanı, Parti içinde Parti’ye karşı mücadele eden insanların çıkmasını bekliyor. Sınıf düşmanı, bu durumda fraksiyoncuları desteklemek, onların sırtını sıvazlamak için her şeyi yapar ve bunlar, bu şekilde sınıf düşmanının yardakçıları durumuna gelirler. Parti’nin saflarında, hangi türden olursa olsun, Parti’nin çizgisiyle hemfikir olmayan grupların oluşmasına izin vermemesinin nedeni budur.

Oportünizm ise, proletaryanın mücadelesini burjuvazinin çıkarlarına uydurma çabasıdır. Oportünizm, burjuva ve küçük-burjuva unsurlara verilen bir ödünler sistemi, Kulaklara, spekülatörlere, tembellere ve müsriflere verilen bir ödünler sistemidir.

Partimiz, Komünist Enternasyonal’in önder Partisi’dir ve Sovyetler Birliği proletaryası dünya proletaryasının hücum müfrezesidir.

Gerçekten de, Marx, on yıllar boyunca, burjuva politik ekonomisinin görüşlerini acımasız bir eleştiriye tabi tuttuğu “Kapital” üzerinde çalıştı. Kapitalistin üretim sürecinin seyri içinde işçinin emeğine, artı-değere nasıl el koyduğunu gösterdi. Emekle sermaye arasındaki ilişkilerin gerçek özünü ortaya koydu ve işçi sınıfının kapitalist toplumda ikili ve üçlü sömürünün baskısı altında nasıl birleştiğini ve örgütlendiğini gösterdi. Bu hareketin doğal zorunluluk olarak, işçi sınıfının üretim araçlarını ve üretim aletlerini kapitalistlerin elinden alıp kendi ellerine geçireceği sosyalist devrime yol açmak zorunda olduğunu gösterdi. Ve bundan sonra, artık işçi sınıfı kendisi için üreteceğinden, işçi sınıfının sömürülmesine bir son verecektir. Bundan sonra da yeni, sosyalist toplum oluşacak ve her türlü özel mülkiyet ortadan kaldırılacaktır. Marx, teorik çalışmasını en korkunç yoksulluklar altında gerçekleştirdi ve büyük sefalet çekti. Binlerce düşman kazandı. Ama onun eseri, “Kapital”, işçi sınıfının cephaneliğinde onu tüm burjuva bilime karşı donatan bir silah, bütün ülkelerde işçi sınıfına kapitalist köleliğin zincirlerini parçalamaya yardım eden bir silah haline geldi: Bir komünist, Marx’ın en iyi yıllarını, yaşantısının en büyük bölümünü adadığı bu eserin yanından ilgisizce ve kayıtsızca geçebilir mi?

. Lenin, başka bir dönemde, proleter devrimlerin başladığı emperyalizm döneminde yaşadı ve faaliyet gösterdi. Bir dizi soruna bağımsız olarak yanıt verdi: Proletaryanın devrimdeki hegemonyası, yani önder rolü sorunu, işçi sınıfının köylülükle ittifakı sorunu, ulusal ve sömürgesel sorun, burjuva demokratik-devrimin sosyalist devrime gelişmesi sorunu, silahlı ayaklanma sorunu, proletarya diktatörlüğünün biçimi olarak Sovyetlerin rolü, parti öğretisi. O, işçi sınıfının hücum dönemindeki, saldırı dönemindeki taktik ve stratejisini ortaya koydu; aynı şekilde, işçi sınıfının geri çekilme dönemindeki strateji ve taktiğini ortaya koydu ve kitleleri yeni bir saldırıya hazırlayabilmek için işçi sınıfının nasıl manevra yapması gerektiğini öğretti. Stalin yoldaşın “Leninizmin Sorunları” adlı kitabında Marksizm-Leninizm temelinde hareketimizin ana sorunları en büyük açıklıkla ele (alinir)proletarya diktatörlüğü ve geçiş döneminde sınıf mücadelesi, tek ülkede ve özellikle de bizim ülkemizde sosyalizmin inşası, Sovyet ülkesinin sanayileştirilmesi, kolektifleştirme ve sınıf olarak Kulakların tasfiyesi, sosyalizmin ve komünizmin özü ve bunlar arasındaki farklar, Partimizin özü ve inşası, Parti’nin sapmalara karşı mücadelesi. Stalin yoldaşın eserlerini en dikkatli ve en esaslı şekilde incelemeden, bilinçli, eğitilmiş, gerçek bir komünist olmak olanaksızdır.

a— en sıkı Parti disiplinini korumak, Parti’nin ve ülkenin siyasi yaşamına aktif olarak katılmak, Parti’nin politikasını ve Parti organlarının kararlarını pratikte uygulamak;
b— ideolojik donanımını mükemmelleştirmek, Marksizm-Leninizmin temellerini, Parti’nin en önemli politik ve örgütsel kararlarını özümsemek ve bunları partisiz kitlelere açıklamak için kesintisiz çalışmak;

Tüzüğün bu ilk maddesine XVII. Parti Kongresi, evvelden beri Partimizin temeli olan, bizim her Parti üyesinden, her Bolşevikten talep ettiğimiz şeyin yazıya geçirilmiş hali olan bir ek (Madde 2) kararlaştırdı.

“2) Parti üyesinin yükümlülükleri:

a— en sıkı Parti disiplinini korumak, Parti’nin ve ülkenin siyasi yaşamına aktif olarak katılmak, Parti’nin politikasını ve Parti organlarının kararlarını pratikte uygulamak;
b— ideolojik donanımını mükemmelleştirmek, Marksizm-Leninizmin temellerini, Parti’nin en önemli politik ve örgütsel kararlarını özümsemek ve bunları partisiz kitlelere açıklamak için kesintisiz çalışmak;
c— Sovyet Devleti’nde yönetici Parti’nin üyesi olarak çalışma ve devlet disiplinini korumada örnek olmak, çalışma alanının tekniğinde ustalaşmak ve mesleki kalifikasyonunu sürekli yükseltmek.”

Parti, proletarya diktatörlüğünün bütün organlarını yönlendirir ve sosyalist toplumun başarılı inşasını güvence altına alır.

SBKP Tüzüğü;

Partinin saflarında “en iyi, en sınıf bilinçli, en fedakar, en ileri görüşlü işçiler” bulunuyor. Parti, senin Parti üyesi olarak yalnızca işletmenin, Kolhozunun, Sovhozunun çalışmasını anlayıp anlamadığını (ki bu mutlak gereklidir) değil, aynı zamanda senin bir bütün olarak işçi sınıfının tarihsel yolu hakkında bilgi sahibi olup olmadığını, yani senin onun tarihini tanıyıp tanımadığını ve “bir bütün olarak işçi sınıfının çıkarlarını savunmayı” bilip bilmediğini denetleme hakkına sahiptir.

Eğer başlarında Bolşevik Partisi yürümüyorsa, kitlelerin en büyük devrimci coşkusu bile, günümüzde bu kitleleri zafere götüremez. Bunu, proletarya diktatörlüğü uğruna mücadelenin son on yıllardaki deneyimi kanıtladı.

“Bu yeni dönem”, diyor Stalin yoldaş Sverdlov Üniversitesindeki derslerinde 1924 yılında, “açık sınıf çatışmaları dönemidir; proletaryanın devrimci eylemlerinin dönemi, proleter devrim dönemi, güçlerin emperyalizmi devirmeye, iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesine doğrudan hazırlanması dönemidir.

Öncü müfreze ile işçi sınıfının arta kalanı arasındaki fark, Parti üyeleriyle partisizler arasındaki fark, sınıflar yok olmadıkça, proletarya, başka sınıflardan gelen unsurlarla kendi saflarını tamamladıkça, işçi sınıfı bütünü ile öncünün düzeyine yükselmedikçe, ortadan kalkamaz. Ama bu fark, işçi sınıfından kopmaya kadar varırsa, Parti kendi içine çekilir ve partisiz kitlelerle bağları çözülürse, Parti Parti olmaktan çıkar.

Tüzüğün bu ilk maddesine XVII. Parti Kongresi, evvelden beri Partimizin temeli olan, bizim her Parti üyesinden, her Bolşevikten talep ettiğimiz şeyin yazıya geçirilmiş hali olan bir ek (Madde 2) kararlaştırdı.

“2) Parti üyesinin yükümlülükleri:

a— en sıkı Parti disiplinini korumak, Parti’nin ve ülkenin siyasi yaşamına aktif olarak katılmak, Parti’nin politikasını ve Parti organlarının kararlarını pratikte uygulamak;
b— ideolojik donanımını mükemmelleştirmek, Marksizm-Leninizmin temellerini, Parti’nin en önemli politik ve örgütsel kararlarını özümsemek ve bunları partisiz kitlelere açıklamak için kesintisiz çalışmak;
c— Sovyet Devleti’nde yönetici Parti’nin üyesi olarak çalışma ve devlet disiplinini korumada örnek olmak, çalışma alanının tekniğinde ustalaşmak ve mesleki kalifikasyonunu sürekli yükseltmek.”

Parti, proletaryanın partisiz örgütlerine doğrudan doğruya bağlı olan ve çoğu defa bu örgütleri yöneten işçi sınıfının en yetkin unsurlarının toplandığı alandır;

üçüncüsü, işçi sınıfı önderlerinin yetiştirilmesi için en iyi okul olarak Parti, deneyimi ve otoritesi sayesinde proletaryanın mücadelesinin önderliğini merkezileştirmeye ve böylelikle işçi sınıfının çeşitli partisiz örgütlerini, Parti’yi sınıfa bağlayan yardımcı organlar ve volan kayışları haline getirmeye yetenekli biricik örgüttür.”

Proletarya diktatörlüğü, eski toplumun güçlerine ve geleneklerine karşı kanlı ve kansız, şiddete dayalı ve barışçıl, askeri ve ekonomik, pedagojik ve idari inatçı bir mücadeledir.

Bu Parti kararlarının uygulanmaması, Parti’den kesin ve hemen atılmayı beraberinde getirmek zorundadır.”

Parti’nin birliği için mücadele eden bir komünist olarak senden talep edilen nedir? Senden talep edilen, bu birlik için aktif olarak mücadele etmen, bu birliği korumayı ve kollamayı bilmendir. Parti içinde Parti’yle uyum içinde olmayan özel bir çizgi izleyen ve kendi grup disiplinine sahip bir grup oluşturma çabası—böyle her çaba, Parti’ye karşı ağır bir suçtur. Böyle her grup kaçınılmaz olarak Parti’ye karşı mücadeleye, yani karşı-devrime götürür. Zinovyevciler, bu şekilde Kirov yoldaşı katleden faşist katillerin karşı-devrimci bir çetesi haline dönüştüler. Troçki fraksiyonu, bu şekilde uluslararası karşı-devrimin öncü müfrezesi haline geldi.

Sınıf düşmanı, Parti içinde Parti’ye karşı mücadele eden insanların çıkmasını bekliyor. Sınıf düşmanı, bu durumda fraksiyoncuları desteklemek, onların sırtını sıvazlamak için her şeyi yapar ve bunlar, bu şekilde sınıf düşmanının yardakçıları durumuna gelirler. Parti’nin saflarında, hangi türden olursa olsun, Parti’nin çizgisiyle hemfikir olmayan grupların oluşmasına izin vermemesinin nedeni budur. Oportünizm ise, proletaryanın mücadelesini burjuvazinin çıkarlarına uydurma çabasıdır. Oportünizm, burjuva ve küçük-burjuva unsurlara verilen bir ödünler sistemi, Kulaklara, spekülatörlere, tembellere ve müsriflere verilen bir ödünler sistemidir.

6— Parti’nin bir organı olarak ülkenin iktisadi ve politik yaşantısına aktif katılım.” Komünist Partisi, proletaryanın en ileri, en devrimci müfrezesidir. O, SSCB’de dünyanın ilk proleter devletinin tüm çalışmasının, iç ve dış politikasının, tüm iktisadın yürütülmesinin, tüm ülkenin maddi ve kültürel düzeyinin yükseltilmesinin, SSCB savunmasının sorumluluğunu taşıyor.
Partimiz, Komünist Enternasyonal’in önder Partisi’dir ve Sovyetler Birliği proletaryası dünya proletaryasının hücum müfrezesidir.

Gerçekten de, Marx, on yıllar boyunca, burjuva politik ekonomisinin görüşlerini acımasız bir eleştiriye tabi tuttuğu “Kapital” üzerinde çalıştı. Kapitalistin üretim sürecinin seyri içinde işçinin emeğine, artı-değere nasıl el koyduğunu gösterdi. Emekle sermaye arasındaki ilişkilerin gerçek özünü ortaya koydu ve işçi sınıfının kapitalist toplumda ikili ve üçlü sömürünün baskısı altında nasıl birleştiğini ve örgütlendiğini gösterdi. Bu hareketin doğal zorunluluk olarak, işçi sınıfının üretim araçlarını ve üretim aletlerini kapitalistlerin elinden alıp kendi ellerine geçireceği sosyalist devrime yol açmak zorunda olduğunu gösterdi. Ve bundan sonra, artık işçi sınıfı kendisi için üreteceğinden, işçi sınıfının sömürülmesine bir son verecektir. Bundan sonra da yeni, sosyalist toplum oluşacak ve her türlü özel mülkiyet ortadan kaldırılacaktır. Marx, teorik çalışmasını en korkunç yoksulluklar altında gerçekleştirdi ve büyük sefalet çekti. Binlerce düşman kazandı. Ama onun eseri, “Kapital”, işçi sınıfının cephaneliğinde onu tüm burjuva bilime karşı donatan bir silah, bütün ülkelerde işçi sınıfına kapitalist köleliğin zincirlerini parçalamaya yardım eden bir silah haline geldi: Bir komünist, Marx’ın en iyi yıllarını, yaşantısının en büyük bölümünü adadığı bu eserin yanından ilgisizce ve kayıtsızca geçebilir mi? . Lenin, başka bir dönemde, proleter devrimlerin başladığı emperyalizm döneminde yaşadı ve faaliyet gösterdi. Bir dizi soruna bağımsız olarak yanıt verdi: Proletaryanın devrimdeki hegemonyası, yani önder rolü sorunu, işçi sınıfının köylülükle ittifakı sorunu, ulusal ve sömürgesel sorun, burjuva demokratik-devrimin sosyalist devrime gelişmesi sorunu, silahlı ayaklanma sorunu, proletarya diktatörlüğünün biçimi olarak Sovyetlerin rolü, parti öğretisi. O, işçi sınıfının hücum dönemindeki, saldırı dönemindeki taktik ve stratejisini ortaya koydu; aynı şekilde, işçi sınıfının geri çekilme dönemindeki strateji ve taktiğini ortaya koydu ve kitleleri yeni bir saldırıya hazırlayabilmek için işçi sınıfının nasıl manevra yapması gerektiğini öğretti. Stalin yoldaşın “Leninizmin Sorunları” adlı kitabında Marksizm-Leninizm temelinde hareketimizin ana sorunları en büyük açıklıkla ele (alinir)proletarya diktatörlüğü ve geçiş döneminde sınıf mücadelesi, tek ülkede ve özellikle de bizim ülkemizde sosyalizmin inşası, Sovyet ülkesinin sanayileştirilmesi, kolektifleştirme ve sınıf olarak Kulakların tasfiyesi, sosyalizmin ve komünizmin özü ve bunlar arasındaki farklar, Partimizin özü ve inşası, Parti’nin sapmalara karşı mücadelesi. Stalin yoldaşın eserlerini en dikkatli ve en esaslı şekilde incelemeden, bilinçli, eğitilmiş, gerçek bir komünist olmak olanaksızdır.

İllegalitedeki Parti disipliniyle, dünyanın altıda birinde tüm devlet yaşamını yönetmeye başlamasından beri Bolşevik Parti’nin disiplini tamamen ayın değildir: Parti, iktidarın ele geçirilmesinden önce kapitalist toplumda tüm proleter örgütleri yönetiyorsa, proletarya diktatörlüğü döneminde tüm devleti ve tüm ekonomiyi yönetir. Tek tek her Parti üyesinin sorumluluğu büyür. Proletarya diktatörlüğü döneminde demirden Parti disiplinine dokunan kimse, doğrudan burjuvaziye hizmet eder, burjuvaziye yardım eder.
E. YAROSLAVSKİ
KOMÜNİST ENTERNASYONAL’DE KADRO SORUNU ÜZERİNE
İNTER YAYINLARI